19.07.2025
“12 YAŞINDA ÇOCUĞUN, 84 YAŞINDA ANANIN YAKASINDAN DÜŞÜN ARTIK”
“AK PARTİ 23 YILDIR BU MEMLEKETİN CANINI ÇIKARDI”
“BİR GÜN DAHA İKTİDARDA KALMALARINA KİM KATKI SAĞLARSA MİLLET ONU DA AK PARTİ İLE BİRLİKTE SİYASETİN MEZARLIĞINA GÖMER”
“2017’DE GÖMLEK DİKMİŞLER GİYMİYOR, YENİSİNİ İSTİYOR. BUNDAN SONRA ERDOĞAN’A ANAYASA KIYAFETİ DİKMEYECEĞİZ”
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel, Trabzon’da basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Cumhuriyet Halk Partisi Lideri Özel, Cumhuriyet Halk Partisi’nin önceki Genel Başkanlarından, Gazeteci Altan Öymen’in vefatı için, “Altan Öymen, 14 Mayıs 1950 günü, ertesi gün 15 Mayıs günü Cumhuriyet Halk Partisi'ne kaydolmuş birisidir. Bu sene 75’inci üyelik yıldönümünde konuştuk. Cumhuriyet Halk Partisi tek başına Demokrat Parti’ye iktidarı kaybettiği gün genç yaşında ‘Şimdi partiye sahip çıkma zamanıdır’ deyip partiye kaydolmuş, 75 yıldır üyemiz olan, en zor zamanda CHP bayrağını yere bırakmayıp, Genel Başkanlık görevini ‘Altan Ağabey’ formülüyle üstlenen ve partimiz ile Türkiye’de sosyal demokrat siyasete çok önemli katkıları olan birisi. Sizlerin meslektaşınız, Milliyet gazetesinin çok uzun yıllar Başyazarı. Birisi bana gençlerden ‘CHP’yi, Cumhuriyet’i, Cumhuriyet tarihini nereden öğrenirim?’ dediğinde ilk başvuru kitabı Altan Öymen’in Değişim Yılları kitabı ve devamında yazdığı bütün kitapları. Yeri dolmaz” dedi. Özel, şöyle devam etti:
“ALTAN AĞABEYİMİZİ, GENEL BAŞKANIMIZI HEPİMİZ ÇOK ÖZLEYECEĞİZ”
“Hatırlayacaksınız, 19 Mart darbesine Saraçhane’de direndiğimiz süreçte üç Genel Başkanımız; Sayın Karayalçın, Sayın Hikmet Çetin ve Sayın Altan Öymen Saraçhane’ye geldiler ve otobüsün üstüne çıktılar. Biz ‘Bir selamlayın, inin’ dedik. İnmediler, 75 dakika orada Saraçhane’de ayakta durdu Altan Ağabey. Sandalye teklif ettiler; ‘Şuraya bir tabure koyalım, oturun’, kabul etmedi. Dimdik ayakta durdu. Kendisinden nezaket öğrendik, kendisinden siyasette çok şey öğrendik. Yerini nasıl doldururuz, bilmiyorum. Bana Aslı Hanım ulaştı ve vefat haberini söyledi. Cenaze töreni tertip edilecek. Biz de hepimiz orada olacağız. Bir kez daha hepimizin başı sağ olsun. Çok üzüntülüyüz. Ayrıca şunu söyleyeyim. Bir akciğerinde tümör vardı. O tümörden dolayı önce birkaç ay ameliyat olmaya direndi. Ama sonra doktorları ikna ettiler. Ameliyat oldu, ameliyattan çıktı. Dördüncü gününde beni hastanede karşıladı. Şifa ile taburcu oldu. Bir saat kadar da sohbet etmiştik hastaneye gittiğimizde, ziyaretinde. Her şey çok iyi gidiyordu. Ama daha sonra bir kan değeri düşüklüğünde hastaneye yattığında hastane enfeksiyonu kapması, ardından pnömoni; zatürre olması ve kötüleşen bir tablo ile dört gündür yoğun bakımda ve entübeydi. Maalesef buraya kadarmış. Çok uzun bir ömrünü çok verimli bir şekilde ve son anına kadar neredeyse, her konuşmamızdan sonra arayıp mutluluklarını bildiren, önerilerini sunan Altan Ağabeyimizi, Genel Başkanımızı çok özleyeceğiz. Hepinize çok teşekkür ediyoruz. Hepimizin başı sağ olsun, gazetecilerin başı sağ olsun, tüm Türkiye’nin başı sağ olsun.”
“YÜREKLERİ PARÇALAYAN BİR ŞEY YAŞANIYOR”
Genel Başkan Özel, Beylikdüzü Belediye Başkanı Mehmet Murat Çalık’ın sağlık durumu ve yaşanan Adli Tıp süreci için şunları söyledi:
“Mehmet Murat Çalık, Trabzon’un evladıdır, Maçka’nın evladıdır. Mehmet Murat Çalık, geçmişinde geçirmiş olduğu iki kanser rahatsızlığını ilk Silivri sürecinde hepimizden, kamuoyundan gizlemiştir. Ama daha sonra Mehmet Murat Çalık, İzmir’e doğru nakledilmeye kalkınca artık avukatları onu da dinlemeden ve dediler ki ‘Yahu kanser tedavisi gördü. Stresten uzak olması lazım. Yorulmaması lazım. İyi beslenmesi lazım. Ailesine yakın bir cezaevinden…’ Moralini en yükselten şey annesi, babası, eşi ve iki evladının onu düzenli ziyaret ediyor olmasıydı. Ta İzmir Buca Cezaevi’ne koyduklarında avukatları biraz da Murat Başkanı aşarak, bu bilgiyi paylaştılar. Ben de öğrendiğimde Silivri Cezaevi’nin önündeydim. O günden bugüne dek bu sefer hem bu konuda bir toplumsal duyarlılık arttı. Hem Murat Çalık’ın sağlığı ile ilgili endişeler arttı. İzmir’de nakledildiği hastanede kemiğinden alınan bir örnek, daha önce geçirdiği kanserin nüksetmek üzere olduğunu, bazı değerlerinin bozulduğunu gösterdi. O hastane ‘Cezaevinde kalamaz’ raporu verdi. İzmir Adli Tıp inisiyatif almadı, reddetti. İstanbul Adli Tıp’a gitmesinin önünü açtılar. İstanbul Adli Tıp’a gitti, onlar da bu sefer İzmir Şehir Hastanesi’ne naklettiler. Şimdi bir daha kemiğinden bir şey alınacak filan. Tabii bu başta değerli anneciğini, babasını, kız kardeşini, eşini çok üzüyor. Biz dün akşam bütün gece telefonla… Ben buraya indiğimde öğrendim. Ayrılmıyorlar oradan. Ben eşini, 12 yaşında çocuğunu, anneyi eve davet ettim. Hatta eşim Didem aradı, eve davet etti. Manisa’ya çok yakınız biz, yarım saat mesafedeyiz oraya. Ayrılmıyorlar. ‘Biz’ diyorlar, ‘Buradan ayrılmayız. Oğlum burada. Ben nasıl gideyim başka yere?’ diyor anne. Gerçekten yürekleri parçalayan bir şey.”
“ÖLSE SEN KAZANMIŞ MI OLACAKSIN?”
“Daha önce söyledim mi bilmiyorum. Artık neyi, nerede, ne kadar söyledik bilmiyorum. Bu ülkenin son Cumhurbaşkanı’na şunu tavsiye edeceğim. Bu ülkenin ilk Cumhurbaşkanı… Türkiye’yi işgal eden Yunan ordularının komutanı Trikopis ele geçirilmiş, çadırda titreyerek bekliyor ‘Beni birazdan kurşuna dizecekler’ diye. ‘Mustafa Kemal geliyor’ diyorlar, ‘Elleriyle öldürecek beni’ diyor. Çünkü adam kendine bunu layık görüyor. Yani işgal etmiş, gelmiş, yakmış, yıkmış, neler yaşatmışlar. Diyor ki ‘Elleriyle öldürmeye geliyor beni’ diyor. Geliyor Mustafa Kemal, oturtuyor, sigara ikram ediyor. Diyor ki ‘Komutan, bir esir olarak muamele göreceksiniz. Kötü muameleden korkmayın, canınızdan endişe etmeyin. İlk esir takasında sizi ordunuza teslim edeceğiz.’ Sonra da diyor ki ‘Şu manevrayı nasıl yaptınız, burada bu hatayı nasıl yaptınız?’ Bir ülkenin Cumhurbaşkanı işgal orduları komutanına canını bağışlayıp, bir mevkidaşına esir düştükten sonra düşman hukuku değil de esir hukuku uygulayacak bir yüce gönüllülük varken, şu özgüvene bakın. Ya sizin bu memlekete yaptığınız nedir yahu? Mehmet Murat Çalık’ın o kemiğinden alınmış, bu kemiğinden de alınsın… Adam kan hastalığı geçirmiş, kanser geçirmiş. Tekrar etse, ölse sen kazanmış mı olacaksın? Anacığı orada kalpten ölse gitse, sen kazanmış mı olacaksın? 12 yaşındaki evladını ağlatınca, sen mi kazanmış oluyorsun? Ne istiyorsan muhatapların bizleriz, gel hesaplaş. Gel, mücadele et. Ama 12 yaşında çocuğun, 84 yaşında ananın yakasından düşün artık.”
“TUNCER BAKIRHAN, ERDOĞAN’I DÜZELTTİ”
Özel, DEM Parti Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan’ın son dönem açıklamalarının sorulması üzerine şunları söyledi:
“Toplumda değişik bütün sinir uçları yüzeye o kadar yakın ki. Okuyorum, her şeyden bir şey çıkarıyor herkes. Tüm siyasi partiler, kendi pozisyonları gereği yapmaları gerekeni yapıyorlar. Herkesin seçmeni var, farklı partiler, farklı duyarlılıkları var. Sayın Tuncer Bakırhan’ın açıklamaları da Sayın Erdoğan’ın geçen haftaki yalnızlık kompleksinden dolayı yaptığı açıklamanın bir kez daha DEM tarafından düzeltilmesi anlamına geliyor. Ne diyordu ‘Biz artık üçümüzüz.’ Biz meydanlarda milyonlarız da Tayyip Erdoğan yüzde 29’la bir başına kaldı ya ve Cumhuriyet Halk Partisi, AK Parti ile arasındaki farkı açıyor, meydanlarda milyonlar, yüz binler oluyor, bunlar atandıkları ile klimalı salonlarda baş başa kalıyorlar ya, bunu aşmak için yeni bir ittifak, ‘Biz üçlü ittifak olduk.’ Tuncer Bey bunu da düzeltmiş.”
“ÇÖZÜM ÜÇ PARTİYLE OLMAZ”
“Bu meselenin çözümü böyle üç partiyle olmaz. Bu meselenin siyaset üstü bir şekilde ve Türkiye’nin çıkarlarını gözeterek, bir partinin değil, Türkiye’nin çıkarlarını gözeterek yürümesi lazım. Şehit annelerinin ve gazilerin hassasiyetlerine dikkat etmek lazım. Türkiye Cumhuriyeti devletinin onurunu korumak lazım. Ama bu işe taraf olan kimsenin de gururunu kırmamak lazım. Ve bu yüzden hassas bir süreçle Meclis eliyle partiler üstü bir şekilde çözülmesi lazım. Ben olsam Sayın Erdoğan’ın yerinde mesela İyi Parti katılmayacağını söyledi net bir şekilde. İyi Parti’nin hassasiyetlerine, İyi Parti’nin itirazlarına da kulak verir onları da dahil etmeye çalışırım. Değil ki ‘Biz bu işe katkı sağlarız’ diyenleri uzaklaştırmaya çalışmak. Bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi’nin kayıtsız şartsız bu komisyonda yer almayacağını, Cumhuriyet Halk Partisi’nin bir demokrasi beklentisi olduğunu, bunun da tutuklu arkadaşlarımızın falan durumları ayrı, elbette ki Diyarbakır’da demokrasi ve İstanbul otokrasi olur mu? Bu ayrı ama hiç bu işler yokken de biz şunu söylüyorduk. Bu sorunu çözeceksek Türkiye’yi demokratikleştirerek çözeceğiz. Türkiye’yi kayyımlardan kurtararak çözeceğiz. Kürt vatandaşların ayrımcılığa uğradıklarını hissettikleri meseleleri çözmek de demokrasi ile olur, Alevi vatandaşların sorunlarını çözmek de demokrasiyle olur, bütün muhaliflerin sorunlarını çözmek de demokrasi ile olur. Türkiye demokratikleşirse bu Kürtlere de iyi gelir Türklere de iyi gelir. Türkiye demokratikleşirse Alevilere de iyi gelir Sünniler de. Bu çerçevede bakmak lazım. Ama Sayın Erdoğan’ın bir ittifak kurmak amacı olduğu anlaşılıyor. Bir yalnızlık psikolojisinde, bir gerginlik içinde. Olur olmaz laflar etti. Ben Sayın Bahçeli’nin de bu üçlü ittifak söyleminden çok mutlu olacağını sanmıyorum. Sayın Bahçeli, ‘Bu bir devlet projesidir’ diyor. Devlet projesi ise devletin, milletin, Türkiye Cumhuriyeti’nin çıkarları gözetilmelidir. AK Parti’nin çıkarlarını gözetmek için niye toplansın millet? Bu açıkça DEM’e de MHP’ye de CHP’ye de hakaret İyi Parti’ye de hakaret. Veya Yeni Yol Partisi’ne de hakaret. AK Parti’nin çıkarı ne? AK Parti 23 yıldır çıkaracağını çıkardı, canını çıkardı bu memleketin. Bundan sonra bu memleketin çıkarı AK Parti’den kurtulmaktır. Onlar, bu süreç üzerinden yeni ittifak tarifleri falan… AK Parti’nin bir gün daha iktidarda kalmasına kim katkı sağlarsa bu memlekete en büyük kötülüğü yapar. Millet AK Parti ile bir onu da siyasetin mezarlığına gömer. AK Parti’nin artık siyaset sahnesinden çekilme ya da kendi rızasıyla kendisini milletin vereceği muhalefet çizgisine çekme zamanı geldi. Zorla, kaba kuvvetle, rakiplerini içeri atarak ‘Ben iktidarda kalacağım’ derseniz o yoğurdun öyle bir bolluğu yok. Onu bilsinler.”
“ERDOĞAN’A BUNDAN SONRA KIYAFET DİKMEYECEĞİZ”
Özel, “Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bir ihlal kararı daha verdi. Avukatlarının tahliye talebi ise reddedildi. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bana anayasa tartışmaları açan herkese şunu söylüyorum. Anayasaya uymayanlarla nasıl anayasa yapılacak? Anayasada da uluslararası anlaşmalara vurgu var ve AİHM kararlarını bu sıfatla tanımak durumundasınız. Sen AİHM kararına uymuyorsan, Türkiye’deki Anayasa Mahkemesi’nin kararlarına uymuyorsan, yargı kararlarına uymuyorsan, ‘tanımıyorum’ diyorsan demek ki anayasaya uyumuyorsun. Anayasaya uymayan birisi ‘yeni anayasa’ diyor. Adam üstüne gömlek dikmişler 2017’de, gömleği giymiyor, memlekette çıplak geziyor veya bildiği gibi geziyor. Şimdi ‘Yeni gömlek dikin bana…’ Biz Erdoğan’a bundan sonra kıyafet dikmeyeceğiz. Erdoğan’a kıyafet dikeceksek onu da Erdoğan’la değil milletimizin takdir edeceği yeni bir meclisle yapacağız.”